26 Ekim 2015 Pazartesi

                               Trileçe olmalı Kraliçe !!!!!!!


    Açılın son zamanlarda tahta oturan balkan tatlısı trileçe, kraliçe olmaya hazırlanıyor:) Özellikle benim gibi ağır şerbetli tatlıları sevmeyip, bir ısırıkta şurubundan dolayı komaya gireceğinizi düşündüğünüz o baklava ve türevlerinden sonra, trileçe böyle pamuk gibi dağılıp ağzınıza karamelin hoşluğunu bulayıp midenize mutluluk vermeye yola çıkıyor:)

Bide bu tatlının ustaları neymiş de sırları vermiyormuş, vermezlermiş. Vermeyin kardeşim siz vermezseniz, Dr Oetker var hemde lisanslı:) Tabi Oetker'in de hataları yok değil ama napalım yani benim gibi beceriksiz kızlara bir tek Oetker yardım edebilir:) Şimdi sevgili Oetker, öncelikle o ıslatma tarifindeki üç bardak süt çok fazla güzelim. Vallahi kek sütü emsin diye yapmadığım kalmadı. 3 bardak nedir yahu keki kestim deldim, yok inek misali sütü içmesini beklerken üstünde öyle beyaz köpüklü bir tabaka kaldı. Yani Oetker haddimi aşıcam ama cidden sen onu 3 değilde 2 bardak yap be güzelim!!! Hem kek güzelce sütü içine çeksin, hem benim gibi deneyimsizler kendini mutlu hissetsin:)


Akdeniz kadınları gibi yahu bu trileçe, hemen kendini sevdiriveriyor;) Vazgeçemiyorsunuz :P Şaka bir yana ben ne çok özlemişim bu kadınlar hakkında yazmayı, aslında ben yazmayı özlemişim. Gecenin karanlığında Hüsnü Arkan şarkılarına ve yahut başka şarkılara eşlik eden tuş seslerini. Onlar ne kadar da huzur verici bi melodi oluşturyormuş meğer!!! İşleyen bir saat gibi, sürekli bir devinim. Bazen kendini kaptırmak ne yazdığını sonradan farketmek, bir yolun ortasında soluk soluğa bulmak kendini, ya da bir masal ülkesinde şekerden evde oturmak. İşte hepsi benim elimde, tuşlarımda gizli. Tuş seslerinde yutulan masallar, kahramanlar, beyaz sayfada beliriyorlar. Onlarında sahnesi, alkış aldığı yer orası. Çünkü herkes gibi onlarda takdir edilmek istiyorlar. Ve ben istersem herşey olabilir, felaket depremler,fırtınalar..... Ben istersem güneş açabilir içimizi ısıtan. İşte bunu yapabileceğini bilmenin hazzı bir başka. Bana bu özlemimi dindirmemde yardımcı olan uğur böceğime sonsuz teşekkürler. Gelip omzuma kondu....

11 Şubat 2015 Çarşamba

GÜN SONUNDA PEKMEZLİ PELTE

Bugün ne mi yaptım? Ahaha içimdeki ses çılgınlık diyor J Uzun yazamadığım doğrudur. Açık ve net yazmak istemedim çünkü hiç içimden gelmedi. Hayata dair irdelemelrimle uğraşırken içimdeki mahalle kadınlarını unuttum. Ve kabul ediyorum çok büyük ayıp ettim. Kendimle boğuşurken, benliğimi unuttum. Peki kazandım mı? HAYIR. Ya benliğim ona ne oldu sahi? Bu zamanda daha doğrusu iki hafta önce Akdeniz kadınlarıyla dolu mahalleme gittim ve aslında başladığım işi bitirmem gerektiğini bir kez daha anladım.  İşin ilginç tarafı benim mahallemdeki bu muhteşem kadınları benim geç keşfedişim ve kesinlikle onları kaybetmek hiç istemiyorum. İşte bu yüzden başladığım noktadan tekrar sesleniyorum sözcüklere. Neyse bu kadınlardan tek tek bahsedeceğim şimdi gelelim bugüne.
Güne mutsuz başladım evet doğrudur ve bu bana çok fazla olur. Belki de önemli olan kapanıştırJ Sinema atölyesine başvuru yaptım. Formdaki soruları adam akıllı cevaplayamadığımdan kendime çok kızdım. Bu bulutlu kendini naza çeken havada bir güzel denizi seyrettim. Uzaklarda denizin bittiğini sandığım o yerde Beydağları pudra şekeri gibi tepelerine serpişmiş karla nasılda hoş duruyor öyle. Bu manzarayı günlerce izleyebilirim.
Aaa bana bi mesaj falan mı veriyorlar. Evet aldım ben mesajı. Her ne kadar sinema atölyesine seçilemezsem şayet üzülecek olsam da her son, bir başlangıç için vardır. Ve tabi ki en dipten sonra gidilecek tek yer en tepedeki. Belki de o tepedeki karlardan bir avuç elimde olmalıydı ne dersiniz, bana yepyeni beyaz bir sayfayı hatırlatmalılardılar. Sonrasında kendimi vurdum sinemaya ki bugün için komedi izlemek kendim için bir ödül olsa gerek. İçimdeki Ses filmini izledim. Ne yalan söyleyeyim fazlasıyla iyi geldi. Sonra eve geldim,  paldur küldür pekmezli pelte yaptım. Bu nerden çıktı diye soracaksınız şimdi. Evet ben baya ev kızı oldum, hamarat oldum. Peki bu noktaya nasıl geldim bende tam bilemiyorum. Ama merak etmeyin ilerleyen zamanlarda her şey daha da netleşecek. Bu günün sözü’’ KENDİNİZİ, İNSANLARI SEVİN  VE ONLARIN KALBİNE DOKUNUN’’ olsun. Şayet ben bu kadınların kalplerine dokunamasaydım, şu an bunları yazıyor olmazdım….

26 Ekim 2014 Pazar

Temsili Bebek

Yazmam gerekenleri maalesef kötü hava şartları nedeniyle rötarlı olarak yazıyorum.
 
Çevremde gidişatımın kötü olduğunu düşünenler var. Herkes kafayı bu tür işlerle bozduğumu düşünüyor. Bu kadınlarla olan deneyimlerimi yazmamın neresi kötü olabilir ki..:) Onlarla delirmek yerine unuttuğum ruhuma yeniden dokunmaya başladım. Üstelik bu kadınlarının derinliklerine indikçe çok farklı yaşanmışlıklar gün yüzüne çıkmaya başladı. Bende bu yaşanmışlıklardan hikayeler yaratmaya çalışıyorum.

Gelelim sürprize, telefonum öğleye doğru çaldı ve gördüğüm isimle yüzüme bir gülümseme yayıldı. Anaç teyzem beni bir fincan kahve içmeye çağırdı ve bana bir sürprizi olduğunu söyledi. Tabi benim sürpriz konusunda en ufak fikrim yok. .... 
Kahve suyumuz kaynarken, heyecanla paketi açtım. O da ne???? Minik zenci bebek. Şaşkınlıktan tutuldum kaldım. Zenci bebek sevdamı birkaç ortamda bahsetmiştim, ama bu kadar önemsenip bana hediye edileceğini hiç düşünmezdim. Sonuç olarak artık esmer tenli temsili bir bebeğim oldu.:) Teni tenime pek uymasa da huyunu huyuma uydursam fena mı olur? 
Burada önemli olan bebek falan değil aslında. Aslolan bir kadının bu kadar ince düşünceye sahip olabilmesi. Benim bir lafımdan yola çıkarak bunu düşünmesi, tasarlaması...  Etrafınızdaki ince ruhlu kadınların kıymetini bilin, onlara değer verin. Onları yaşamınıza katın. Onlardan öğreneceğiniz şey her anlamda çok fazla. Onları sevin, değer verin !!!  Beraber vakit geçirin, inanın çok zevk alacaksınız..:)

22 Ekim 2014 Çarşamba

Bugün Akdeniz kadınlarını evimde ağırlama....

  Öncelikle enerjik bir güne başladım ve evimize gelecek misafirler için tüm içtenliğimle bir Akdeniz kadınının yardımıyla da hazırlığımı yaptım. Bu bir beş çayı toplanmasıydı ve ben oldukça mutluydum. Sizinde çok merak ettiğiniz gibi peki ben bu aşamaya nasıl gelmiştim?
Haziran da mezun olmuştum ve hala bir işim yoktu. Ne yazık ki bir amacımda. Tek yaptığım bir koltukta gün boyu pineklemekti. Buna son vermek için istek çok, harekete geçmek için hiçbir icraatım yoktu. Kımıldamalıydım artık !!!
Geçen hafta Edibe teyzeyle yürüyüşe başladım. İlk başta benimle yürür müsün dediğinde istikrarlı olabileceğimi düşünmemiştim. Mahallede her karşılaştığımın bana iş konusunda acele etmememi ve bugünleri değerlendirmemi söylemeleri öylesine saçma geliyordu ki. Koskoca bir gün ve hiç bir şey yapılamadan birbirini takip eden çöplük günlerim. Bunun mu kıymetini bilmeliydim? Gündüz ev gezmesi, akşam düğünlerle son bulan tipik ev kızı hallerim beni girdaba sürüklüyordu sanki.

Geçen gün zihnimin oyuncuları sahnede toplandı ve perde aralandı. Bu iş öyle zevkli bir hale dönüştü ki ben bile bunca zaman neyi beklediğime şaşırdım. Yürüyüşlere başlamamla mahalledeki kadınlarla muhabbeti koyulaştırmaya başlamış... Bu kadınların hikayelerinin yavaş yavaş bana dokunmaya başladığını fark etmiştim. Ruhsal bunalımdan bu kadınlarla kurtulmaya başlıyordum. Dinlediklerim ve öğrendiklerimle hem onları hem de kendimi bu çekim kuvvetinden kurtarabilirdim.
Bugün bu tatlı kadınlarla güzel bir sohbet havası yaşandı. Elbette ki bunları direkt olarak değil belki ama bana yansıyanlarla ilerleyen zamanlarda harmanlayarak sizlerle paylaşacağım

   Evrende bir umut, uzun yolculuktan sonra kirpiklerimin ucuna kondu ve gözlerim aralandı umudumu mahcup etmemek için.....




Akdeniz kadınlarının gözünden tüm kadınlara selamlar !!!!

Parmak uçlarım nihayet pes etti ve ayaklarımın üzerinde durmaya başladım. Burnuma ve ağzıma dolan tuzlu su, beni boğmaya başladı. Ayak bileklerimi yosunlar kavradı. Görüş alanımda sadece bulanık deniz suyu vardı. Denizin uğultusu kulaklarıma doldu. Bileklerimden çeken kuvvet bu sefer bir hışımla beni yukarı fırlattı. Her şey saniyenin onda birinde oldu. Kumsalda oynayan çocuklar, rengârenk şemsiyeler…. Her şey saniyenin onda birinde son buldu. Ayağımı yakan kumun sıcaklığı, tepemde beliren sıcak güneş…
 Bu süreç bir devinim halinde oldukça uzun süre devam etti ve ben kendimce bir kurtuluş yolu buldum. İzlediğim bir film beni harekete geçirdi ve tanıdığımı sandığım oysa içlerine daha yeni yeni ışık tutabildiğim Akdeniz kadınları tuttu ellerimden. Ve ben işte buradan mütevazı masamda oturmuş Akdeniz kadınları aracılığıyla tüm kadınlara seslenmek onların hayatlarına dokunmak istiyorum. Sakın ola ki diğer kadınlar biz Akdenizli değiliz diye alınmasın ben sadece Akdenizde yaşadığımdan ve şimdilik burada yaşayan kadınlarla diyalog içinde olduğumdan, projeme buradan başlamak istedim. Zaten tüm kadınların yaşadığı az buçuk aynı değil midir? Hayata tutunma çabaları, kendilerini es geçmeleri, hep geri planda durmaları ve çok daha fazlası,  farklı kadınların ortak tepkisi ve sesi olarak ulaşmaz mı bizlere? Ve ben sadece kendimi değil tüm kadınları kurtarmak istiyorum. Her gün baktıkları ya da es geçtikleri aynayı ellerine vermek istiyorum.
İşte benim projem sadece kötü şeyler değil tanıdığım, tanımaya çalışacağım bu şahane kadınlarla yaşadığım süreci sizlerle paylaşmak. Yemek tariflerinden, hayat derslerine kadar bu kadınların hayatına dokunan ne varsa… Bu ne kadar sürer ve başarılı olabilirim bilmiyorum ama bunu yapmak istiyorum. Umarım beni duyuyorsunuzdur ve sizlerde, kendinizi boğulma esnasındayken suyun yüzüne çıkardığınız hayatlarınızı benimle paylaşırsınız.